Sayfalar

26 Mayıs 2011 Perşembe

ZURNANIN SON DELİĞİ OLAY YERİNDEN BİLDİRİYOR...


Yalnızken kendisiyle konuşması insanın çok olağandır. Zaten yalnızken başka kiminle konuşabilir ki insan. Zaten konuşsa da başkası duymaz ki sesini, çünkü kimse yoktur etrafında. Ya da kimse olmadığından, başkasını dinleyemez, sadece kendisini duyabilir. Kendi kendisini dinlerken de aynı zamanda, kendisiyle konuşuyor olur ister istemez. Kendi kendisine konuşurken insan, kendi sıkıntılarını da farketmeye başlar yavaş yavaş. Aslında hiç ciddiye almadığı, konuşmadığı ya da konuşamadığı...

Ve sonra kendisini ihmal ettiğini anlar. Kendisine acır ihmal edildiği için. Aslında ihmal eden de kendisidir, ihmal edilen de. Bu kez kendisine kızmaya başlar, ihmalkar olduğu için. Ne ihmalkar adamsın der kendi kendine. Ama aslında kızdığı kişi, aynı zamanda ihmal edilendir yani aslında acıdığı kişi.

Sonra bu açmazdan çıkmaya çalışır fakat başaramaz. Ben aslında konuşanmıyım, dinleyen mi. Ben ihmal edilenmiyim yoksa ihmal eden mi. Bu sorulara cevap veremez, devreyi yakmaya başlar, kulaklar kızarır, kafası zonklar, beyni uyuşur. Sonrasında bu haldeyken etraftan çok tuhaf gözükür insan. "Deli" gibi, mecnun gibi, saf gibi. İşte bu yüzden kendi kendine konuşan insana deli denir zannımca. Yoksa başka neden densin ki...

1 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsınız kendi kendine konuşmanın nasıl bir çıkmaz,ne büyük bir girdap olduğunu. İnsanın kendiyle konuşması,koca bir yalnızlığın sonucu olsa gerek.Belki gerçek yalnızlığın, belki kalabalıklar içindeki yalnızlığın.Belki kendi hatalarından kaynaklanan yalnızlığın,belki vefasızlıklardan kaynaklanan yalnızlığın... Yüreğinize sağlık..

    YanıtlaSil